Rabindranath Tagore’un Hayatı ve Mirası: Şiir, Felsefe ve Sanat Yolculuğu

0

Rabindranath Tagore kimdir? Hindistan’ın Nobel ödüllü şairi, yazarı ve düşünürü Rabindranath Tagore’un ilham verici hayatını keşfedin. Edebiyat, felsefe ve eğitim alanındaki katkılarını öğrenin ve nesiller boyunca ilham kaynağı olan eserlerini keşfedin.

Hintli şair, yazar ve düşünce adamı Rabindranath Tagore, 6 Mayıs 1861’de Kalküta’da doğdu. 7 Ağustos 1941’de Bengal’de Bolpur yakınlarında Santiniketan’da vefat etti. Tagore, “zengin, soylu, memlekete yararı dokunan” bir ailenin dördüncü çocuğuydu. İlköğretimini özel olarak aldıktan sonra 17 yaşında hukuk öğrenimi için İngiltere’ye gitti. Ancak İngiliz edebiyatının zenginliği karşısında, kendini edebiyata adadı ve İngiltere’de hem İngiliz hem de dünya edebiyatını inceleme olanağı buldu. Bu süreçte müzikle de ilgilendi.

Rabindranath Tagore

Hindistan’a döndüğünde dergilere yazılar yazarak adını duyurmaya başladı. Aile mülkünün yönetimiyle uğraştı. 19 yaşındayken ilk romanını, 20 yaşındayken “Bir Avrupa Yolcusunun Mektupları”nı yayımladı. 22 yaşında evlendi ve mutlu bir evlilik yaşadı. Müzikli iki dram yazdı: “Valmiki’nin Dehası” ve “Trajik Av” (1882). Aynı dönemde “Akşam Türküleri” ve “Sabah Türküleri” yayımlandı (1882-83). Tagore’un en verimli dönemine ait eserler arasında “Çitra” (1896) yer alır. Bu kitapta ideal kadın güzelliğini yüceltir.

Tagore, yeniden İngiltere’ye giderek, İngilizceye çevirdiği eserlerini yayımladı. İngiltere’de “Karanlık Odadaki Kral” (The King in the Dark) ve “Raca ile Postane” (Dakghar) adlı dramlarını yayımladı.

1901’de, Kalküta yakınlarında Evrensel Ses (Santiniketan) okulunu kurdu. Bu okul, bireyin uyumlu bir biçimde eğitilmesini öngörüyordu. Evrensel Ses, zamanla Hint Üniversitesi’ne dönüştü. Eşi ve iki çocuğunun ölümü (1902-1907) onu çok sarsn. Ancak bu, verimli çalışmasından alıkoymadı. “Ulusal Hareket” (Svadeşi Samac) adlı siyasal denemesinde Hindistan’ın bağımsızlığını savundu. Ülkesinin İngilizler tarafından parçalanmasına karşı çıktı (1905). Bu süreçte, siyasal eylemlerinden dolayı üniversiteden uzaklaştırılan öğrencilerin yeniden üniversitelerine dönmeleri ve öğrenimlerini sürdürmeleri için çaba gösterdi. “İlahiler” (Gitanjali) adlı şiir kitabı, bütün dünya için bir yenilik getirdi (1910). 1913’te Tagore, Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandı ve buradan elde ettiği tüm geliri kurduğu okulun gelişmesi için kullandı. 1915’te, İngiltere tarafından soyluluk nişanı olan ‘Sir’ (Sör) unvanı verildi. Ancak 1919’da, Pencap’ta çıkan olaylarda İngilizlerin kullandığı kanlı yöntemleri protesto etmek için bu unvanı geri verdi. Japonya’ya (1916), Latin Amerika’ya ve İtalya’ya (1925-26) gitti. 1930’da Oxford’ta bir dizi konferans verdi ve bunlar bir yıl sonra kitaplaştırıldı. Eserleri felsefe, din, politika, şiir, öykü, roman, oyun, eleştiri ve deneme gibi çeşitli alanları kapsar.

Tagore, eserlerini Bengalce yazdı ve bir kısmını İngilizceye çevirip yayımladı. Kendi yazdığı birçok şiiri besteledi ve Hindistan Milli Marşı’nın sözlerini yazdı. Hayatının son döneminde resim yapmaya da başladı.

Tagore’un yaşam felsefesini en iyi anlatan sözlerinden biri “Gora”da kahramanına söylettiği şu cümledir: “Bugün ben Brahitiya’yım. Benim içimde ister Hindu, ister Müslüman, isterse Hristiyan olsun, topluluklar arasında bir çatışma yoktur. Bugün Hindistan’ın tüm kastları benim kastımdır…”

Türk ve Dünya Edebiyatındaki Yeri

Tagore’u Türk edebiyatına kazandıranların başında Bülent Ecevit gelir. Önce “Gitanjali” (1941), ardından “Avare Kuşlar” (1943) çevirileri yayımlandı. Tagore’un çevirmenleri arasında Orhan Burian, Tarık Dursun K, Ülkü Tamer gibi ünlü edebiyatçılar da bulunmaktadır. Tagore, öncelikle şairdir. Şiirlerinde felsefe ve mistisizmden ilham alır. O, “Şiir, melodiye benzer” der ve “Çocuğun ilk çığlığı ne ifade ederse, benim için de şiir böyle bir çığlıktır” diye ekler. Lirik şiirleri yanında panteist bir din anlayışı ve doğa sevgisi de göze çarpar. Gençlik yapıtlarının tümü felsefi özellik taşır. Hint bilgeliğini Batı hayranlığıyla kaynaştırır.

Bülent Ecevit, “Avare Kuşlar”ın önsözünde şunları yazar:

“Avare Kuşlar’ı okurken anlayacaksınız ki Tagore karşınıza hiç böyle bir görünümde çıkmamıştı. Bahçıvan, Gitanjali, Meyva Zamanı, Büyüyen Ay ve Firari’deki Tagore, sözlerinden söyleyeceğine giden yolu biz, tabii dünyanın tabii adamları yanından geçirmez, mecazlarla bulutlu yükseklerden geçilirdi; ve biz o yola bir erişememenin verdiği hayranlıkla, vecdle bakardık. Belki onları anlayabilirdik; fakat ben burada “bizden olmak “la “anlayabilme”yi ayırıyor ve kabul ediyorum ki bazen bizden olmayan bir şeyi de anlayabilmemiz mümkündür. O kitapların şairi Tagore, sanki bizi hiç görmez, hiç hesaba katmaz, gözleri sadece kendisini ve ne düşünüyorsa onları görürdü. “Avare Kuşlar”da ise Tagore, bizim aramıza iniyor ve düşündüğü, söyleyeceği şeylere, bizim aramızdan, bizimle beraber bakıyor; ve onları daha çok bizim çerçevemizden seçiyor. Avare Kuşlar’da Allah mevzuubahs olduğu zaman Allah’la Tagore arasındaki bağdan ziyâde, bizlerle Allah arasındaki bağlar gözükür.

Bu kitabın çoğu şiirlerinde Tagore, mistik duygu ve fikirleri, her sefer olduğu gibi, en öne koymamış, onlara daha “fon”da bir yer vermiştir. Avare Kuşlar’da Tagore, insanlara karşı bir psikolog, tabiata karşı bir objektif ve bütün bunların başında da her zaman olduğu gibi yine “şair”, aslında mistik olduğunu daima gösteren bir şairdir. Avare Kuşlar’ı okurken başka bir şey daha görüyoruz: Eğer Tagore çapında bir adam “Zarif”se nasıl mizah ve hiciv yapar ve bu mizah ve hiciv ne kadar başka bir incelikle ve asillikte olur!” (Bülent Ecevit, Avare Kuşlar, Hilmi Kitabevi, Ankara 1943, s.4-6)

Türkçede de Yayımlanan Başlıca Eserleri

  • Gitanjali İlahiler (Bülent Ecevit, 1941,1999)
  • Avare Kuşlar (Bülent Ecevit, 1943)
  • Bahçıvan (İbrahim Hoyi, 1938)
  • Büyüyen Ay (İbrahim Hoyi, 1941)
  • Gitanjali/Nefesler (İbrahim Hoyi, 1942)
  • Kebir’den Seçme Şiirler (Sofi Huri, 1970)
  • Bahçıvan (Aşk Türküleri, I. Hoyi, 1938; Orhan Burian, 1938; C. Durukan, 1969)
  • Büyüyen Ay (A.H. Şami-Kenan Halet, 1928; İ. Hoyi, 1941)
  • Çitra (İrfan Konur, 1942)
  • Firari (Sahir Ergin, 1940)
  • Gitanjali (nefesler, İ. Hoyi, 1942; C. Durukan, 1971)
  • Gora (roman, Âdnan Cemgil, 1966)
  • İlkbahar Devri (Zekiye Handan, 1949)
  • Mektup (“Post-Office” piyesi, Sabati Ataman, 1940)
  • Meyva Zamanı (I. Hoyi, 1940)
  • Mrinmaji (Kurşunluzade Raşit, 1932)
  • Nalaka (Hint öyküsü, Zekiye Handan, 1955)
  • Sevgi Bahçesi (Mehmet Şükrü Erden, 1936)
  • Şairin Dini (Hikmet Hikay, 1949)
  • Şekerden Bebek (iki uzun öykü, R. Tomris, 1962)
  • Yurt ve Dünya (Bedri Tahir Şaman, 1928, 1942)
  • K Tagore ve Ateşböcekleri (Dr. Rasih Güven, 1971)
  • 101 Şiir (Gökçen Ezber)
  • Sadhana/Yaşamın Kavranışı (İbrahim Şener-Çiğdem Ondem)
  • Öyküler (İdil Gürbüz)
  • Aşka Çağrı (Tarık Dursun K, 1962)
  • Milliyetçilik (Murat Çiftkaya)
  • Gora (Yayına hazırlayan İbrahim Şener, 2004)

Leave A Reply