İstanbul Şiirleri | Güzel İstanbul’u Anlatan En Güzel Şiirler ve Dizeler

0

İstanbul’un büyüsünü ve güzelliğini yansıtan en etkileyici İstanbul şiirleri burada! Tarih, aşk ve doğanın harmanlandığı, duygulara dokunan en güzel İstanbul dizelerini keşfedin.

İstanbul, tarih boyunca sanatçıların ilham kaynağı olmuş, eşsiz güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle birçok şiire konu olmuştur. Bu sayfada, Boğaz’ın mavisinden tarihi semtlere, martıların kanat çırpışından nostaljik sokaklara kadar İstanbul’u en içten ve etkileyici şekilde anlatan şiirleri bulacaksınız. Her dize, şehrin ruhunu hissettirirken, sizi İstanbul’un büyülü atmosferinde kısa bir yolculuğa çıkaracak.

İstanbul Şiirleri

İSTANBUL’A VARMAK

Geçtik Karadeniz, indim sahile
Gözüm yaş içinde, gönlüm ise dile
Kıyıdan kıyıya hasret bir bile
Sonunda kavuşmak oldu İstanbul.

Amasya’da gül koktu hatıralar
Tokat’ta ağladı eski yaralar
Çorum’dan geçerken içim daralar
Sonunda kavuşmak oldu İstanbul.

Bilecik dağını aşarken sustum
Her durakta bir başka halle koştum
Aklımı kalbimi yola koymuştum
Sonunda kavuşmak oldu İstanbul.

Her şehrin bir yüzü kaldı bende
Yaralı kalbimi sardın sen yine
Bunca yıl ararken hep peşindeydim
Sonunda kavuşmak oldu İstanbul.

İSTANBUL’U RÜYADA GÖRDÜM

İstanbul’u rüyada gördüm
Geceyle gündüz arasında
Bir yanda Beyoğlu ışıkları
Diğer yanda Eyüp’te dua…

Topkapı’dan geçtim usulca
Her taş bir zaman, bir anı
Saray burnunda esen rüzgâr
Tarih fısıldadı kulağıma.

İstanbul’u rüyada gördüm
Göz göze geldim Boğaz’la
Yedi tepesi gözümde büyüdü
Minareler göğe uzandı.

Ayasofya’dan süzülen nur
Süzüldü içime birden
İstanbul bir şehirse eğer
Ben onda bir kalbim demek.

İstanbul’u Bir Sabahta Dinledim

Bir sabah vaktidir, uyanır yavaşça şehir,
İnceden bir buğu sarar kuleleri, surları.
Martı çığlıklarıyla başlar sonsuz bir devir,
Uyandırır kalbimde yitik aşkın burcu, arı.

Sultanahmet’te zaman durur, taşlar konuşur,
Renk renk vitraylardan dökülür eski nazar.
Sanki ruhum toprağa, tarihe karışır,
Bir çağrıdır bu şehirde asırlardan azar azar.

Ey İstanbul, hangi gönül seni görüp de susar?
Hangi göz senden uzak kalıp da yaşla dolmaz?
Her adımın başka bir mısra, başka bir bahar;
Sana bakmak bir ibadet, bir vuslat, bir niyaz.

İSTANBUL: YÜZLER VE GÖLGELER

Üst üste biner katlar
Boğulmuş kaldırımlar
Bir yanda tarih kitap
Bir yanda izbe duvarlar
Tarihler bir silinir bir yazılır İstanbul.

Sabah Üsküdar’da sessiz bir dua
Akşam Taksim’de gürültülü bir konser
Ortasında kalmış kalabalık
Ne yana dönse bir başka ses,
Kalpler bir çarpar bir susar İstanbul.

Çöp konteynerinde umut arayan
Yanında lüks cipten inen
Aynı sokakta, aynı kaldırımla
Ama ayrı dünyalarla
Gözler bir güler bir kaçar İstanbul.

Yedi tepe ama
Her tepede başka hikâye
Camilerle göğe uzanırsın
Ama zemin katlar rutubetle boğulur
İnançlar bir yükselir bir sarsılır İstanbul.

Kuruçeşme’de bir nişan
Arka sokakta cenaze
Aynı gün, aynı şehir
Hem başla hem sonla dolu
Duygular bir iner bir kalkar İstanbul.

Yine de sen,
Adın geçse susar herkes
Bir an durur zaman
Ne kadar yorsa da,
Sonsuza dek sevilirsin İstanbul.

İstanbul Şiirleri

“Ebedî İstanbul”

Ey zaman üstü şehir, ey şerefli medeniyet!
Ey mâverâdan süzülen fetihle gelen niyet!
Derûnunda saklıdır nice çağların özü,
Her minaren, bir dua, her taşın binbir sözü!

Eyüp’te bir murad, Topkapı’da bir karar,
Tarihle yarışır her abide, her diyar.
Ayasofya huşuda, Selimiye vakar dolu,
Her kubben, göğe açılmış bir secde yolculuğu.

Bir levha gibi Boğaz, akıp geçer asalet,
Her yakasında bir ses: vakur, vecd ve izzet.
Üsküdar’ın sabahı, Galata’nın akşamı,
Gönlümde bir ezgidir her sokağın selâmı!

Ey fethin emanetçisi, rüyâların şehri,
Bir hilâl gibi parlayan mukaddes seherdi.
Hangi gönül değmesin sana vuslat özlemiyle?
Sen ki çağlar aşarsın tekbirin sesiyle!

“Kıyılardan İstanbul”

Kandilli’den bir ışık yanar geceye,
Süzülür Boğaz’dan içime kadar.
Beylerbeyi’nde bir çocuk koşar,
Belki benim küçükken olduğum kadar.

Köprüden geçen tramvaylar yok artık,
Ama sesleri hâlâ kulağımda.
Babamla tuttuğum balıklar
Ve annemin gülüşü Sarıyer yokuşunda…

İstanbul öyle bir şehir ki
İnsanı yaşarken özletir kendini.
Bir cami kubbesinde saklı kalır hatıra,
Bir simitçinin sesinde yıllar eskir.

Fenerbahçe’si, Ortaköy’ü, Kuzguncuk’u
Hepsi bir şarkı gibi,
Hepsi biraz ben gibi
İstanbul… İçimde büyüyen evim gibi.

Gazel

Gözlerin her baktığında güldürür geceyi,
Aşkınla yanar gönlüm, söner bin ateşi.

Sözlerin inci taneleri, tatlı nâra,
Nefesinle can bulur ruhum, sar beni ara.

Viran kaldı gönlüm, seninle dirildi,
Bir hayal gibi süzülür, düşler diyarı.

Kervanlar geçer yollardan, ben beklerim,
Beşiktaş’ın kıyısında sevdanı anımsarım.

“Martılar ve Taşlar”

Karaköy’de oturdum, dalga sesleriyle,
Yalnız Orhan Veli gibi şarkı söylüyorum.
Mermer taşlar soğuk, martılar uçuşuyor,
Kederimi gizleyemem, içim hüzün doluyor.

Bir türkü tutturmuşum, İstanbul’a dair,
Gözlerimden dökülen yaşlar sahilde süzülür.
Boğaz’ın mavisinde kaybolan umutlar,
Dermanı yok bu halin, yüreğim hâlâ sızlar.


Leave A Reply