Çin ve Tayvan arasındaki problem neden ortaya çıktı? İç savaşın mirası, egemenlik iddiaları, demokrasi-otoriterlik çatışması, çip endüstrisi ve küresel güç dengeleriyle şekillenen bu karmaşık ilişkiyi detaylı şekilde keşfedin.
Bir harita açtığımızı düşünelim. Uzak Doğu’da, Çin kıyılarının hemen yanında küçük ama parlak bir ada: Tayvan. Onu gören biri belki sadece bir ada devleti sanır ama jeopolitik sahnenin derinliklerinde, bu adanın etrafında yıllardır süren bir gerilim fırtınası dönmektedir. Tayvan ile Çin arasındaki problem, yalnızca bir sınır meselesi değil; kimlik, egemenlik, ideoloji ve küresel güç mücadelesinin iç içe geçtiği karmaşık bir hikâyedir.

Ayrılığın Hikâyesi: İç Savaş ve İki Ayrı Çin
Bu hikâye 20. yüzyılın ortasında başlar. Çin’de 1927’den 1949’a kadar süren iç savaşta iki taraf vardı: Çin Komünist Partisi ve Milliyetçi Parti (Kuomintang). İç savaşın sonunda komünistler ana karayı kontrol altına aldı ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni (CHP) kurduklarını ilan etti. Milliyetçi liderler ise ordularıyla birlikte Tayvan’a çekildi ve adada Çin Cumhuriyeti (ROC) adıyla yönetimi sürdürdü.
Böylece, aynı anda iki hükümet de “Gerçek Çin benim” diyordu. İşte karmaşa burada başladı. Dünyada çoğu ülke zaman içinde Pekin yönetimini tanıdı, ancak Tayvan’ı tanıyan bazı ülkeler 1990’lara kadar varlığını sürdürdü. Bugün de Tayvan sınırlı diplomatik tanınmaya sahip, ancak ekonomik gücü ve demokratik yapısıyla küresel sahnede etkili bir aktör.
“Tek Çin Politikası”: Dünyanın Üzerine Kurulan Baskı
Pekin’in temel yaklaşımı basittir ama oldukça baskındır: “Dünyada sadece bir Çin vardır ve Tayvan onun ayrılmaz bir parçasıdır.” Bu görüş, uluslararası ilişkilerde “Tek Çin Politikası” olarak bilinir. Bu politika yüzünden birçok ülke Tayvan ile resmî diplomatik ilişki kurmaz, hatta Tayvan’ı bağımsız bir ülke olarak tanıyamaz.
Bu politika öyle güçlü bir diplomatik mekanizmaya dönüşmüştür ki, Çin’le ekonomik bağ kurmak isteyen hemen hemen tüm ülkeler önce “Tek Çin” ilkesini kabul etmek zorundadır. Bu da Tayvan’ın diplomatik yalnızlığını artırır; fakat aynı zamanda onun dünya sahnesinde yarı görünmez ama çok önemli bir aktör olmasına neden olur.
Tayvan’ın Kimlik Dönüşümü: “Biz Çin değiliz” Sesleri
Tayvan’ın kendi içinde ise yıllar içinde ilginç bir sosyolojik dönüşüm yaşanmıştır. Ada halkı başta kendini Çinli olarak tanımlarken, zamanla yeni bir kimlik doğdu. Özellikle genç kuşak, Tayvan’ın kültürel ve politik olarak Çin’den farklı olduğunu düşünüyor.
Bugün yapılan kamuoyu araştırmalarında Tayvan halkının önemli bir bölümü kendini “Tayvanlı” olarak görüyor. Bu değişim, Pekin’in öfkesini artıran en önemli unsurlardan biri. Çünkü Pekin’e göre Tayvan, Çin’in geçici olarak kaybettiği bir bölgedir. Tayvan’a göre ise kimlik dönüşümü bir bağımsızlık talebinin işaretidir.
Demokrasi – Otoriterlik Çatışması: Bir Adanın Kaderi
Adanın kaderini belirleyen bir başka kritik unsur da sistem farkıdır. Tayvan, Asya’daki en canlı demokratik devletlerden biri hâline gelmiştir. Özgür medya, çok partili sistem, şeffaf seçimler… Kısacası Tayvan “liberal demokrasi modelinin” bir örneğidir.
Ana karada ise tek parti iktidarı ile yönetilen otoriter bir yapı bulunmaktadır. Bu çelişki, soruna ideolojik bir derinlik katıyor. Tayvan’ın bağımsızlık fikri artık sadece bir harita meselesi değil, demokrasi ile otoriterliğin çarpışması olarak da görülüyor.
Ekonomik Güç: Küçük Ada, Büyük Endüstri
Tayvan’ın küresel değerini artıran en önemli faktörlerden biri de şudur: Dünyanın en gelişmiş yarı iletken (çip) üreticisi Tayvan’dır.
TSMC gibi dev firmalar, akıllı telefonlardan savunma teknolojilerine kadar her alanda kullanılan çipleri üretmektedir. Bu durum Tayvan’ı küresel ekonomi için vazgeçilmez kılar.
Böylesine kritik bir sektör, Tayvan’ı Çin’in gözünde daha da stratejik yapıyor. Çünkü Pekin, teknolojik üstünlüğü artırmak için Tayvan’daki çip gücünü ele geçirmek istiyor, dünya ise bu nedenle Tayvan’ın güvenliğine daha fazla önem veriyor.
Askerî Gerilim: Uçaklar, Gemiler ve Kırmızı Çizgiler
Son yıllarda Tayvan çevresindeki askeri hareketlilik dünya haberlerinin değişmez konusu oldu. Çin savaş uçakları sık sık Tayvan hava savunma bölgesine giriyor, denizlerde donanmalar karşı karşıya geliyor. Pekin açıkça şu mesajı veriyor:
“Gerekirse Tayvan’ı güç kullanarak birleştiririm.”
Tayvan ise ABD ve Japonya ile savunma iş birliklerine güveniyor. ABD’nin Tayvan’a verdiği “stratejik belirsizlik” politikası, gerektiğinde askeri destek sağlayabileceği sinyalini veriyor. Bu durum iki büyük gücü dolaylı bir karşılaşma noktasına getiriyor.
Neden Hâlâ Çözülmedi?
Bu sorunun çözülmemesinin temel sebepleri şunlardır:
• Tayvan halkı bağımsızlık istiyor, Çin buna şiddetle karşı çıkıyor.
• Çin Tayvan’ı ülkesinin ayrılmaz bir bölgesi görüyor, ulusal bütünlük meselesi olarak ele alıyor.
• Küresel güç dengeleri, ekonomik bağımlılıklar ve askerî ittifaklar çatışmayı daha karmaşık hâle getiriyor.
• ABD ve Çin rekabeti Tayvan’ı jeopolitik bir satranç taşına dönüştürüyor.
Bu nedenle çözüm çok uzak bir olasılık olarak görülüyor; çünkü mesele bir ada değil, tarihin, politikanın ve jeopolitiğin iç içe geçtiği dev bir düğüm.