“Çağırsa Gitmesek, Çağırmasa Küssek” deyimi, ikiyüzlülük ve çıkar odaklı davranışları tanımlar. Bu yazıda deyimin anlamı ve kökeni hakkında bilgi edinin.
“Çağırsa Gitmesek, Çağırmasa Küssek” Deyiminin Anlamı:
Bu deyim, kararsızlık, alınganlık ve çelişkili duygular içinde olmayı anlatır. Kişi, bir davet, ilgi veya çağrı bekler; çağırılmazsa üzülür, kırılır. Ama çağrıldığında da gitmek istemez, isteksiz ve gönülsüzdür. Yani hem çağrılmak ister, hem de çağrıldığında bu isteğe tam olarak karşılık vermez.
Bu deyim özellikle duygusal dengesizlik, kararsızlık, kendi içinde çatışma ve bazen de nazlanma gibi durumları mizahi ve dokunaklı bir şekilde ifade eder.
Kısaca:
İsteriz ama istemeyiz; bekleriz ama darılırız; içimizde çözülmemiş bir çelişki vardır.
“Çağırsa Gitmesek, Çağırmasa Küssek” Deyiminin Hikayesi:
Bu deyimin kökeni hakkında kesin bir tarihî kayıt olmamakla birlikte, anlatılan meşhur bir halk hikayesi vardır:
Bir zamanlar Anadolu’da, küçük bir kasabada genç bir kız yaşarmış. Bu kız oldukça alıngan, duygusal ve biraz da nazlıymış. Kasabada bir delikanlı ona gönül vermiş. Ancak genç kız ne zaman delikanlı onu görmezden gelse kırılır, ama delikanlı onunla konuşmak isteyince de hemen yüz çevirirmiş. İç dünyasında şöyle düşünürmüş:
-
“Beni çağırsa da gitmesem, ama çağırmasa da küssem…”
Bu düşünce zamanla halk arasında yayılmış. Özellikle duygularını tam netleştiremeyen, hem ilgi bekleyen hem de o ilgiden kaçan kişileri anlatmak için kullanılmaya başlanmış.
Başka bir versiyona göre, bu deyim eski bayram gelenekleriyle ilgilidir:
Küçük kasabalarda genç kızlar bayramlarda ev ziyaretlerine davet edilir, ama bazıları özellikle davet edilmediği için küser, “beni çağırmadılar” diye içerlerdi. Ne var ki, çağrıldıklarında da naz yapar, “hemen gitmeyelim” derlerdi. Bu tatlı alınmalar ve küçük nazlar “çağırsa gitmesek, çağırmasa küssek” diye özetlenmiş.
Deyimin Günümüzdeki Kullanımı:
Günümüzde bu deyim, sadece aşk ve duygusal ilişkiler için değil, aynı zamanda:
-
Arkadaşlık ilişkilerinde,
-
Aile içindeki iletişimlerde,
-
İş hayatında,
-
Toplumsal davetlerde de kullanılabiliyor.
Özellikle istekli görünmemek ama ilgisiz kalınca da kırılmak gibi ikilemler için esprili ve sıcak bir ifade olarak tercih ediliyor.
Özetle:
“Çağırsa gitmesek, çağırmasa küssek” deyimi,
-
İnsanın içinde yaşadığı ikilemi,
-
Hem ilgi arzusunu hem de bağımsızlık isteğini,
-
Nazlı ve alıngan tavırları
çok güzel ve samimi bir dille anlatır.
Bu yüzden bu deyim hâlâ canlı, hâlâ gerçek, hâlâ çok insanî bir durumu tarif eder
Hikâye: Gönül Nazı
Kasabanın ortasında küçük bir kahve vardı. Yaz günlerinde herkes orada toplanır, çaylar içilir, dedikodular tatlı tatlı yapılırdı. Baharın son günleriydi, her yer mis gibi kokuyordu.
Ve o gün… herkesin dilinde aynı konu vardı:
Zehra ile Mehmet.
Mehmet delikanlı, gözünü Zehra’dan alamazdı. Ne zaman yanından geçse, bir selam vermek ister ama Zehra ya başını çevirir ya da tatlı bir kırgınlıkla hafifçe gülümserdi.
Oysa içten içe Zehra da Mehmet’in kendisine gelmesini bekliyordu. Arkadaşlarına şöyle demişti bir gün:
“Çağırsa gitmesem… çağırmasa küssem…”
Arkadaşları kahkahalara boğulmuştu. Zehra ne tam bir adım atmak istiyor, ne de Mehmet’in duraksamasına razı oluyordu.
Mehmet bir cesaretle, bir akşamüstü kahvede buluşulan kalabalığın arasından Zehra’ya yaklaştı:
-
“Zehra, yarın bayırın ardında piknik yapıyoruz. İstersen gel…”
Zehra başını hafif yana eğip kısaca cevapladı: -
“Bilmiyorum… belki gelmem…”
Sonra arkadaşlarına döndü, hafif bir sitemle fısıldadı:
“Daha önce sormadı ya, içim biraz buruldu işte.”
Ertesi gün geldiğinde herkes bayırın ardında toplanmıştı. Mehmet sabırsız gözlerle yolu gözlüyordu.
Ve işte Zehra, en güzel elbisesini giyip, ağır adımlarla çıkageldi.
Ne çok acele etmişti ne de tamamen kayıtsız kalmıştı.
O gün o bayırda, çağrılan ama nazlanan bir gönlün, çağrılmadığında da içten içe kırılan bir kalbin nasıl da sevgiyle atabildiğini herkes anladı.
O günden sonra kasabada her alınganlıkta bir söz dolanmaya başladı:
“Çağırsa gitmesek, çağırmasa küssek işte…”
Ve herkes, aşkın ve gönlün nazını daha iyi anlar oldu