Araba Sevdası Kitap Özeti Karakterler Yorumlar, Recaizade Mahmut Ekrem

0

Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası, Tanzimat Dönemi’nde Batılılaşmayı yanlış anlayan bir züppe olan Bihruz Bey’in trajikomik hayatını anlatır. Alafranga yaşama özenen Bihruz Bey, yüzeysel Batılılaşma çabalarıyla gülünç duruma düşer. Roman, dönemin toplumsal eleştirisini mizahi bir dille işler.

Araba Sevdası – Recaizade Mahmut Ekrem

Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem’in 1896 yılında yayımlanan ve Türk edebiyatında modern romanın ilk örneklerinden biri olarak kabul edilen eseridir. Tanzimat Dönemi’nde Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını hicveden bu eser, özellikle dönemin “alafranga züppe” tipiyle alay eder. Romanın ana karakteri olan Bihruz Bey, Batı kültürüne ve yaşam tarzına özenen, ancak bunu yüzeysel bir biçimde benimseyen ve komik duruma düşen bir züppedir. Recaizade Mahmut Ekrem, Bihruz Bey’in üzerinden Batı hayranlığının yanlış ve yüzeysel anlaşılmasını sert bir şekilde eleştirir.

araba sevdası

Yazarın Yaşam Öyküsü

Recaizade Mahmut Ekrem, Tanzimat Dönemi Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. 1 Mart 1847’de İstanbul’da doğan Ekrem, genç yaşta edebiyat ve yazarlıkla ilgilenmeye başladı. Tanzimat’ın getirdiği yeniliklerin destekçilerinden olan Recaizade, Batı edebiyatı ile Türk edebiyatı arasında köprü kurmayı amaçlayan bir yazar olarak öne çıktı. Hem eleştiri hem de edebiyat dünyasında etkili olan Recaizade, eserlerinde toplumsal meseleleri işleyerek, Batılılaşma ve modernleşme konularına değindi.

Recaizade Mahmut Ekrem’in eserleri arasında Zemzeme, Nağme-i Seher, Talim-i Edebiyat ve Araba Sevdası gibi önemli yapıtlar yer alır. Araba Sevdası, Recaizade’nin en çok bilinen ve Türk edebiyatında Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasına yönelik hiciv içeren eseri olarak kabul edilir.

Kitabın Özeti

Bihruz Bey, bir Osmanlı paşasının oğlu olarak dünyaya gelir. Babasının ölümünden sonra kalan mirasla rahat bir hayat sürer. Fakat eğitim ve kültür açısından oldukça yetersizdir. Evde özel hocalardan aldığı yarım yamalak eğitim, özellikle Fransızca öğrenme çabası, onun Batı kültürünü yanlış bir şekilde anlamasına neden olur. Yetersiz dil bilgisi ve gösteriş merakıyla kendini alafranga zanneden Bihruz Bey, etrafındaki insanlara da bu imajı vermeye çalışır. Fransızca kelimelerle konuşmaya çabalarken, dili doğru kullanamaz ve komik duruma düşer. Batı hayranı olan Bihruz Bey, dış görünüşü, arabası ve şık giyimiyle Batılı olduğunu göstermeye çalışır. Ancak bu yüzeysel Batılılaşma anlayışı, Bihruz Bey’i gülünç bir karakter haline getirir.

Bir gün, Bihruz Bey arabasıyla Çamlıca Tepesi‘ne çıkar. Burada, sarışın ve kibar görünümlü bir kadınla karşılaşır. Kadını gördüğü an ona delicesine aşık olur. Bu kısa karşılaşma, Bihruz Bey’in hayatında büyük bir dönüm noktası haline gelir. Kısa süre içinde bu kadına olan aşkı büyür ve sürekli onunla karşılaşma hayali kurar. Ertesi hafta, kadını yeniden görebilmek umuduyla aynı yere gider. Bin bir özenle yazdığı aşk mektubunu kadının arabasına bırakır. Ancak talihsizlik Bihruz Bey’in peşini bırakmaz; o günden sonra bu kadını bir daha göremez.

Bihruz Bey, kadını görememenin verdiği üzüntüyle yemeden içmeden kesilir. Günden güne zayıflar, işlerini ve annesini ihmal eder. Aşk acısıyla baş edemez hale gelir ve yakın arkadaşlarından biri olan Keşfi Bey’e açılır. Keşfi Bey, Bihruz Bey’in aşkını öğrenince ona bir oyun oynar. Kadının aslında öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını ve bir de ablası olduğunu söyler. Bihruz Bey, bu yalana inanır ve derin bir üzüntüye kapılır. Kadının mezarını ziyaret etmek için planlar yapar.

Aradan bir süre geçer ve Bihruz Bey‘in aşkı yavaş yavaş küllenmeye başlar. Şehzadebaşı‘nda dolaşırken, âşık olduğu kadına çok benzeyen birini görür. Ancak bu kişinin, onun sandığı gibi ölen sevgilisi değil, ablası olduğunu düşünür. Kendi içinde büyük bir kafa karışıklığı yaşar ve kadının yanına gitmeye cesaret eder. Duygusal bir şekilde ona, kız kardeşine olan aşkından ve kaybettiği için ne kadar üzüldüğünden bahseder. Kadın, Bihruz Bey’in bu sözleri karşısında şaşırır ve alaycı bir şekilde gülmeye başlar. Kadın, Bihruz Bey’e bir kız kardeşi olmadığını açıklar ve onunla karşılaştığı günleri hatırlatır. Bu açıklamalar, Bihruz Bey’i büyük bir utanca sürükler. Kadın, kahkahalarla Bihruz Bey’e gülmeye devam ederken, Bihruz Bey durumu daha da kötü hale getirir ve pot üstüne pot kırar. Utançtan kıpkırmızı kesilen Bihruz Bey, kendisini bu gülünç durumdan kurtarmak için hızlıca oradan uzaklaşır.

Romanın Karakterleri

Bihruz Bey

Bihruz Bey, romanın başkahramanıdır. Alafrangalığa özenen, Fransızca kelimelerle süslediği konuşmalar yapan, Batı hayranı ve gösteriş meraklısı bir züppedir. Babasının mirasıyla rahat bir hayat süren Bihruz Bey, derin bir kültürel boşluk içinde yaşamaktadır. Dış görünüşüne ve arabasına büyük önem verir, ama içsel bir boşluk içindedir. Bihruz Bey’in Batı kültürünü yanlış anlama şekli, onu roman boyunca gülünç duruma düşürür.

Keşfi Bey

Keşfi Bey, Bihruz Bey’in yakın arkadaşıdır. O da tıpkı Bihruz Bey gibi Batılılaşmaya özenen, yüzeysel bir karakterdir. Keşfi Bey, Bihruz Bey’e oynadığı oyunla, onun aşk acısını daha da derinleştirir. Kadının öldüğü yalanını söyleyerek Bihruz’u yanlış yönlendirir.

Sarışın Kadın

Bihruz Bey’in Çamlıca Tepesi‘nde gördüğü sarışın ve güzel kadın, Bihruz Bey’in aşkının merkezinde yer alır. Ancak bu kadın, Bihruz Bey’in hayal dünyasında idealize ettiği bir figürden ibarettir. Gerçekte kim olduğu, Bihruz Bey’in düşündüğü gibi değildir.

Batılılaşma ve Alafranga Züppe Tipi

Araba Sevdası, Tanzimat Dönemi’nde Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını ele alır. Bihruz Bey, Batı kültürüne hayran olan, ancak bu kültürü yüzeysel ve yanlış bir şekilde benimseyen bir gençtir. Kitap boyunca Bihruz Bey’in alafrangalığı, Batılılaşma merakı ve gösteriş düşkünlüğü gülünç bir şekilde yansıtılır. Fransızca kelimeleri yanlış kullanması, kıyafetlerine ve arabasına aşırı derecede önem vermesi, Batı medeniyetine özenti duyan züppe tipiyle özdeşleşir.

Romanın ana teması, Batılılaşma ve alafrangalık eleştirisidir. Recaizade Mahmut Ekrem, Bihruz Bey karakteri aracılığıyla yüzeysel Batılılaşmanın toplum üzerindeki etkilerini gözler önüne serer. Alafranga züppe tipi, o dönemin toplumundaki bazı kesimlerin Batılılaşmayı yanlış anlamalarını ve sadece yüzeysel ögelere takılıp kalmalarını eleştirir. Bihruz Bey’in gülünç duruma düşmesi, bu eleştirinin en net göstergesidir.

Romanda Mizah ve Hiciv

Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası‘nda mizah ve hiciv unsurlarını ustalıkla kullanır. Bihruz Bey’in aşkı, alafrangalığı ve günlük hayatındaki gülünç durumlar, okura ince bir mizah ve hicivle aktarılır. Ancak bu mizah, sadece eğlenceli bir anlatı sunmakla kalmaz; aynı zamanda Batılılaşmanın yanlış anlaşılmasını ve bireylerin bu süreçte içine düştüğü çelişkileri eleştiren bir araç olarak kullanılır.

Romanın sonunda, Bihruz Bey’in yaşadığı utanç, onun Batılılaşma hevesinin ne kadar temelsiz ve yüzeysel olduğunu açıkça ortaya koyar. Recaizade Mahmut Ekrem, bu mizahi anlatımla toplumsal bir eleştiriyi başarıyla işler.

Kitap Hakkında Yorumlar ve Yargı

Araba Sevdası, Tanzimat Dönemi’nin toplumsal yapısına ve Batılılaşma sürecine dair önemli gözlemler sunar. Roman, realist bir yöntemle yazılmış olmasına rağmen mizahi ve hicivli bir anlatımı da içinde barındırır.

Cevdet Kudret’in Yorumu

Cevdet Kudret, eserde Batılılaşmayı hazmedemeyen züppe tipinin eleştirildiğini belirtir. Romanın başkahramanı Bihruz Bey’in, Ahmet Mithat’ın Felatun Bey karakterine benzediğini vurgular.

Güzin Dino’nun Yorumu

Güzin Dino, romanın realist bir bakış açısıyla ele alınan önemli bir eser olduğunu söyler. Romanın psikolojik tahlilleri ve tipleri, Türk realist romanına katkı sağlayacak niteliktedir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Yorumu

Ahmet Hamdi Tanpınar, Recaizade’nin hiciv ve mizah yönüne dikkat çeker. Ancak bu üslubun yer yer romanın hızını düşürdüğünü ve eserin daha ağır bir hale büründüğünü belirtir.

Sonuç

Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem’in Tanzimat Dönemi’nde yazdığı, Batılılaşma ve alafrangalık konularını işleyen önemli bir eserdir. Bihruz Bey karakteri üzerinden Batı’ya özenen, fakat bu kültürü yüzeysel bir şekilde benimseyen bireylerin gülünç duruma düşmeleri anlatılır. Roman, Batılılaşmanın sadece dış görünüşte değil, düşünce yapısında ve yaşam tarzında köklü bir değişiklik gerektirdiğini eleştirir. Araba Sevdası, bu yönüyle Türk edebiyatında bir dönüm noktasıdır ve modern romanın öncülerindendir


Leave A Reply