Gerçek olaylardan derlenen üç ürkütücü komşu hikâyesi: pencereden izleyen adam, karanlık sırlar saklayan çift ve duvarın ardındaki gizemli ses. Sıradan mahallelerin arkasındaki korkunç gerçeklerle yüzleşin.
Bazı komşular vardır; bahçede çiçek yetiştirir, karşılaştığınızda gülümseyerek selam verir, gerektiğinde bir bardak şeker bile isterler. Ama bazı komşular da vardır ki… Onların sessizliği, perdelerinin hiç açılmaması, gecenin bir yarısı gelen esrarengiz sesler ve açıklanamayan davranışlar; insanın zihnine hayatı boyunca çıkmayacak bir korku tohumu eker.
Bu yazıda okuyacağın üç hikâye, Amerika’nın sıradan sayılabilecek banliyölerinde geçmiş, tamamen gerçek ve iç ürpertici olaylardan oluşuyor. Anlatıcıları belirsiz olsa da yaşananlar fazlasıyla açık: Güvenilen dört duvarın ötesinde neler olduğunu asla bilemiyorsun.

1. Hikâye: Pencereden Bakan Adam
Genç bir çift, uzun uğraşların ardından Georgia’da küçük bir ev satın alır. Hayalleri büyüktür; bu ev onların ilk ortak yuvadır. İlk günler her şey olması gerektiği gibidir: sakin sokaklar, güler yüzlü komşular, düzenli bahçeler…
Derken sol taraftaki ev dikkat çekmeye başlar. Perdeler hep kapalıdır. İçeride bir yaşam belirtisi yok gibidir… ta ki bir gün genç çift alışveriş poşetlerini taşırken adamın biri onları perde aralığından izleyene kadar.
Başta önemsemezler. Sessiz biri olabilir, utangaç olabilir… Ama günler geçtikçe adamın varlığı çoğalır. Genç adam sabah işe giderken onu salon penceresinden seyreder gibi bulur. Kız arkadaşı ise posta kutusuna giderken onu üst kattaki pencereden izleyen silueti görür.
Ve adam, bakıldığını fark ettiği anda kaybolur. Her seferinde.
Bir gece genç adam uyumadan önce pencereden dışarı baktığında komşunun bu kez tamamen görünür hâlde, doğrudan kendisini izlediğini görür. Üstelik perdelerin arkasında saklanmadan.
Ertesi sabah komşu kapıya gelip gülümseyerek özür diler; “Pencere pervazını temizliyordum, istemeden baktım,” der. Ama gülümsemesi sahte, hatta neredeyse ürperticidir. Yine de genç çift kavga çıkarmaz, ortamı yumuşatır.
Derken geceler kabusa dönüşür.
Bahçeden gelen sesler…
Gölge gibi yürüyen bir adam figürü…
Ardından kapıların kapanması, kaçan ayak sesleri.
Ve bir gece genç adam net bir şekilde görür: Bahçede dolaşan kişi komşuları Gordon’dur.
Adamı sorguladıklarında “Mahallenin çocuklarını kovuyorum” diye güler. O anki gülüşünün ardında gizlenen nefret, genç adamın yüreğini deler geçer.
Sonra bir akşam, Gordon çifti evine yemeğe davet eder. Biraz alkol almıştır, davranışları tuhaftır, konuşmaları pasif-agresiftir. Derken sarhoşluğun etkisiyle gerçek yüzü ortaya çıkar: Bu mahalleye bir Asya kökenli çiftin taşınmasından nefret ettiğini haykırır. Yalnızca nefret de değil; genç çiftin bahçesine girenin kendisi olduğunu açık açık itiraf eder.
Genç çift korku içinde evi terk eder. Günlerce dışarı çıkmamaya çalışırlar. Ama korku hâlâ evin duvarlarının içinde dolaşmaktadır.
Ve bir gece alt kattaki pencere bir tuğlayla paramparça edilir.
Polis gelir, Gordon her şeyi inkâr eder. Kanıt yoktur.
Çift, iki ay bile dayanamaz. Evi terk ederler. Arkalarında, başlangıç olması gereken ilk yuvalarını değil; hayatlarının travmasını bırakarak.
2. Hikâye: İyi Komşuların Sakladığı Karanlık Sır
Sıradan, sessiz bir mahallede yeni evli bir çift yaşar. Komşuları Daniel ve Veronica ilk başlarda güler yüzlü, misafirperver insanlardır. Hatta hoş geldin hediyesi olarak kırmızı kadife bir pasta getirirler.
Günler geçer, geceler ilerler. Derken Daniel ve Veronica’nın evinden sık sık tartışma sesleri gelmeye başlar. Bir gece Veronica arabasına atlayıp hızla uzaklaşır. O gidiş, dönüşsüz bir gidiş olur.
Çift günlerce Veronica’yı görmez. Sonra haftalar geçer. Hiçbir haber yoktur.
Daniel günden güne daha garip davranmaya başlar; konuşmaları kısa, hareketleri gergin, tavırları kaçamak…
Sonunda genç adam dayanamayıp Daniel’in kapısını çalar. Daniel ter içindedir, ağzından çıkan sözler çelişkilerle doludur. “Veronica hasta annesinin yanına gitti,” der ama o esnada evin içinden gelen bir kadın çığlığı her şeyi paramparça eder.
Daniel, çığlığı “Film izliyordum,” diye geçiştirir. Ama genç adam gerçeği hissetmiştir.
Polis çağrılır.
Dakikalar içinde sokak araçlarla dolar. Kapılar kırılır.
Ve tüm gerçek ortaya çıkar:
Veronica haftalardır evin bodrumunda kilitlidir.
Daniel tarafından işkence edilmiş, saldırıya uğramış, arabası satılmıştır ki yokluğu fark edilmesin.
Polis eve ulaştığında Veronica hâlâ hayattadır… ancak ne yazık ki hastanede hayatını kaybeder.
Daniel kelepçeler içinde götürülürken genç adama dişlerinin arasından şu cümleyi fısıldar:
“Benden şikayet ettiğini biliyorum. Bunun bedelini ödeyeceksin.”
Genç adam gecelerce kabuslar görür. Birinde Daniel odasında belirip üzerine bıçakla atlar. Uyanınca bunun bir kâbus olduğunu anlar ama hissi asla silinmez.
Nihayet çift taşınır. Bu olayın bıraktığı iz ise onların yeni hayatında bile görünmez bir gölge gibi peşlerinden gelir.
3. Hikâye: Duvarın Ardındaki Adam
New York Queens’teki eski bir dubleks ev…
Bölünmüş iki küçük yaşam alanı…
Ve duvarı paylaşan iki yabancı.
Genç bir kadın sol taraftaki dairede yaşamaktadır. Sağ tarafta ise bir adam kalır ama onu hiç görmez. Adamın gece çalıştığı söylenir.
Bir gece kadın yatarken duvarın ötesinden yüksek, tuhaf bir erkek sesi duyulur. Sözler anlaşılmaz ama ses tonu çocuk gibi, yapay bir incelik taşır. Kadın önce aldırmaz. Ama geceler geçtikçe sesler çoğalır.
Derken duvara iki kez vurulur. Tam başının yanından.
Kadın panikler ama karşılık vermez.
Sesler tekrarlar.
Sonra haftalarca geceleri süren vurma sesleri devam eder.
Bir gece, genç kadın gözleri kapalı, uykuya dalmak üzereyken duvardan bu kez net bir cümle gelir:
“Ne yapıyorsun orada?”
Bu kez ses doğrudan ona yöneliktir.
Kadın sevgilisini arar, korku içinde sabaha kadar ışıkları açık bekler. Birkaç gün sessizlik gelir ama ardından her şey daha da kötüleşir.
Bir gece kadın derin uykudayken aniden uyanır. Tam o anda duvardan yeniden hızlı vuruşlar duyulur. Kadın çığlık atar.
Ama birkaç saniye sonra gelen ses duvardan değil…
Odasının içinden gelir.
Karanlıktan bir erkek sesi şöyle der:
“Uyumana bak.”
Kadın çığlık atarak evden kaçar, kapının nasıl açıldığını bile hatırlamaz. Sokağa fırlar, bir komşudan yardım ister ve polis gelir.
Evi arayan polis kimseyi bulamaz. Zorlama yoktur. Komşu kapısını açmaz. Kadın bir daha asla o evde kalmaz.
Sonrasında komşu da gizlice taşınır. Gerçeğin ne olduğu bugün bile bilinmez.
Son Söz
Komşular hayatın bir parçasıdır. Bazısı kapıyı çalıp kek getirir, bazısı selam verir, bazısı ise hiç konuşmaz. Ama bazen sessizlik, tüm sözlerden daha yüksek bir çığlık taşır.
Bu üç hikâye de şunu gösteriyor:
Kötülük her zaman uzaklarda saklanmaz. Bazen yan odadadır. Bazen hemen solunuzdaki evde. Bazen bir duvarın ötesindedir.